CHP’nin İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart yerel seçimleri turu kapsamında, Sarıyer’deki özel bir üniversitede öğrencilerle bir araya geldi. Öğrencilere, gündüz yaptığı Hüsamettin Cindoruk ziyaretinden söz eden İmamoğlu, ”1984 yılında İBB Başkanlığı’na adaylığı olmuş. Adaylığıyla ilgili dokümanları bana hediye etti. Fotoğraflardan birisinde, tüm aday adayları bir evde, eşleriyle beraber oturmuşlar, biri çay, biri kek ikram ediyor. ‘Nasıl bir İstanbul seçimi olacak’ diye tartışıyorlar. Yine adaylar sohbetlerinde, ‘İstanbul’u kim kazanacak’ diye konuşuyorlar. Günün sonunda, ‘Kazanan, kaybedenlere yemek ısmarlayacak’ diye el sıkışıp, ayrılıyorlar. Ya şimdi durum ne? Kimse bir araya gelmiyor. Açık davet. Bir TV kanalı bizi davet etsin. İBB rakibimizle konuşalım, sohbet edelim. Diyelim ki, ‘En güzel kim yapar, kimin enerjisi daha azdır, kim bu işi seviyor?’ Yok” diye konuştu. Siyasette kötü dil kullanmayacağına vurgu yapan İmamoğlu, bir de ilginç benzetme yaptı: ”Bugünkü siyasete, hani TV’lerde kodlama yapılıyor ya, bence ‘+18’ ve ‘şiddet içerir’ işareti koymaları lazım. Ben, o sınıfa dahil değilim. Ben, o aile işareti var ya, bir kadın bir erkek, ona talibim.”
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, sabah saatlerinde Şişli’de başladığı, Beyoğlu’nda devam ettirdiği seçim turunu Sarıyer’de noktaladı. İmamoğlu, MEF Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün düzenlediği, ”Üniversiteliler Nasıl Bir Kent İstiyor” konulu panele katıldı. Üniversitenin Ayazağa Kampüsü’nde yaklaşık 300 öğrencinin katılımıyla düzenlenen panel, öğrencilerden Selina Altun Öz’ün sunumuyla başladı. İmamoğlu, kulüp yöneticileri, Berkan Temel ve Buse Şahin’in yaptığı konuşmaların ardından sahneye çağrıldı. İmamoğlu, Şahin’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde, dinleyici öğrencilerden gelen yazılı soruları yanıtladı.
”Dayım solculuğu, amcam sağcılığı öğretmeye çalışırdı!”
Öğrencilerin eğitim, öğrenci bursları, ulaşım, trafik, kentsel dönüşüm, hayat pahalılığı, işsizlik ve istihdamla ilgili sorduğu onlarca soruyu yanıtlayan İmamoğlu, kendi hayat hikayesinden de kesitler sundu. Çocukluğunun köyde geçtiğini ilk, orta ve liseyi ise kentte okuduğunu anlatan İmamoğlu, ”İlkokulda, Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan gelen çocuklarla okudum. Orta okulda bir koleje gittim. Lisede de 60 kişilik bir sınıfta okudum. Bu ilişkiler, aslında her kesimle diyalog kurmak becerimi geliştirmiştir. Aynı zamanda ailemin çeşitliliği de burada önemli. Ailemin de içinde her siyasi partiden insan vardı. Özellikle 80 öncesi, aile içinde siyasi münazaralar çok daha kuvvetliydi. Çatışmalar da vardı elbette. Dayım gelirdi solculuğu öğretmeye çalışırdı. Amcam gelirdi sağcılığı öğretmeye çalışırdı. Neticede bütün bu çeşitlilik, benim yaşam biçimim oldu. Bunu da siyasete yansıttım” dedi.
”Değiştim mi? Söyleyin bana!”
”İlçe başkanlığım sırasında bir üniversite daha okudum” diyen İmamoğlu, Beylikdüzü’nü kazanma sürecine değinerek, ”Politika hayatım boyunca siyaset üstü bir tavır aldım. İlçe başkanlığımda da belediye başkanı adaylığım süresince de hiçbir zaman, siyasi dili, toplumun dilinin önüne koymadım. Partizan davranmadım. Partili olabilirsiniz, partiniz olabilir ama en iyi partili olmak bence, partizanlık yapmamaktır” dedi. Bir öğrenciden gelen, ”Ulaşılması zor bir insan mı olacaksınız? Yoksa kapınızı çalıp sizinle çay içebilecek miyiz?” sorusuna, ”Ulaşılması zor bir insan olmayı zaten başaramam. Çocukluk arkadaşlarımla sık sık buluşurum. İlk sorduğum soru, ‘Değiştim mi? Söyleyin bana’ olur. İnşallah her zaman kolay erişebileceğiniz bir insan olmak istiyorum, olacağım da” şeklinde yanıtladı.
”Manzaraya bakar mısınız?”
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı ayrışmaya dikkat çeken İmamoğlu, bugün gerçekleştirdiği Hüsamettin Cindoruk ziyaretinden çarpıcı örnekler verdi. İmamoğlu, ”Duayen bir ismi, Hüsamettin Cindoruk’u ziyaret ettim. 1984 yılında İBB Başkanlığı’na adaylığı da olmuş. Adaylığıyla ilgili dokümanları bana hediye etti. Fotoğraflardan birisinde, tüm aday adayları bir evde, eşleriyle beraber oturmuşlar, biri çay, biri kek ikram ediyor. ‘Nasıl bir İstanbul seçimi olacak’ diye tartışıyorlar. Yine adaylar sohbetlerinde, ‘İstanbul’u kim kazanacak’ diye konuşuyorlar. Günün sonunda, ‘Kazanan, kaybedenlere yemek ısmarlayacak’ diye el sıkışıp, ayrılıyorlar. 1984. Çok kritik bir dönem. Niye? 12 Eylül ihtilali olmuş. Sıkıyönetim döneminden yeni çıkılmış. Yani ordunun el koyduğu bir ülke ve antidemokratik bir ortamdan bahsediyoruz. Manzaraya bakar mısınız? İnanılmaz! Ya şimdi durum ne? Kimse bir araya gelmiyor. Açık davet. Bir TV kanalı bizi davet etsin. İBB rakibimizle konuşalım, sohbet edelim. Diyelim ki, ‘En güzel kim yapar, kimin enerjisi daha azdır, kim bu işi seviyor?’ Yok. Konuşulmaz. Kabul edilmez” dedi.
Mektup yollayan anneanneye
görüntülü mesajla selam yolladı
İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: ”Kötü dil kullanamam. Sorumluluk sahibi bir insanım. En başta şöyle düşünürüm. Söylediğim bir cümleyi, benim 7 yaşındaki kızım izliyor. Davranışımı izliyor. 7 yaşındaki kızımı üzemem kardeşim. Demek ki kimseyi üzemem. Dilime, tavrıma dikkat ederim. Bu anlamda siyasetin dilinin değişmesi gerektiğine yüzde 100 inanan birisiyim. Bugünkü siyasete, hani TV’lerde kodlama yapılıyor ya, bence ‘+18’ ve ‘şiddet içerir’ işareti koymaları lazım. Ben, o sınıfa dahil değilim. Ben, o halk işareti var ya, bir kadın bir erkek, ona talibim” şeklinde esprili bir yaklaşımda bulundu. İmamoğlu, yaklaşık 1 saat süren panelin ardından, öğrencilerle fotoğraf çektirdi. Bu sırada İmamoğlu’nun yanına gelen Yaren Bayraktar adlı öğrenci, CHP adayına, anneannesinin yazdığı mektubu teslim etti. İmamoğlu, Bayraktar’ın telefonundan öğrencinin anneannesine görüntülü mesaj yolladı.