İmamoğlu, lale dikimi sonrasında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve bu sorulara İmamoğlu’nun verdiği yanıtlar şöyle oldu:
– Halk Ekmek konusu tekrar gündemde ekonomik sorunlar nedeniyle. Önünde oluşan kuyruklar gittikçe uzamaya başladı. Halk Ekmek fiyatlarında bir değişiklik olacak mı? Büfeler önünde oluşan kuyruklarla ilgili de ‘Dağıtmayı beceremedikleri için kuyruk oluşuyor. Görüntü vermek için insanlar, orada mizansen olarak bulunuyor’ gibi yorumlar yapıyor. Bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Halk Ekmek, bizim için sorumluluk duygusu yüksek iştiraklerimizden bir tane. Burada özellikle, vatandaşın ihtiyacını çözme temelli bir bakışı var. O bakışla faaliyetlerine devam edecek. Şu anda, özellikle yıl içerisinde ve başında, özellikle zamdan önce mal tedarikinden ötürü, bir şekliyle maliyetlerimizi kurtarmasa da süreci yürütebilecek durumdayız. Ancak tabii ki önümüzdeki yıl nasıl bir maliyetle karşı karşıya kalacağız -ki sübvanse etmeyi elbette düşünürüz ve yaparız bunu çekinmeyiz- ama ne kadarını yapabiliriz, nasıl bir fiyat çıkabilir, inanın bunu tahmin etmek güç. Niçin güç? Çünkü, öyle anlık ve günlük fiyat değişikliği yaşayan bir ülke durumuna düştük ki, maliyet çıkartılamıyor. Mesela, bir ihaleye çıkan kurumumuz, ‘yaklaşık maliyet’ diye tariflenen bir maliyeti taban alır. Ve onun belli bir oran yukarısında, aşağısında ihale rakamı oluşunca, siz o ihaleyi karşı tarafa verirsiniz, mal ya da hizmet alırsınız. Şu anda yaklaşık maliyeti çıkartıyor arkadaşlar, ilana çıkıyoruz, ihalenin günü geldiğinde, artık o yaklaşık maliyetin hükmü kalmıyor. Yani bu kadar aslında kamunun özel sektörün zor iş yapabildiği, iş yürütebildiği bir dönemdeyiz. Ama bütün bunlara rağme, vatandaşımızı koruyacak sübvansiyonu yaparız. Ekmeğin maliyetini en aza indirecek şekilde bütün tedbirlerimizi alırız. Vatandaşımızın yanında oluruz. Olmalıyız da. Yani zaten Halk Ekmek, aslında ne yazık ki ülkemizde yoksulluğun bir barometresi gibi oldu ya da bir tansiyonunu ölçen bir mekanizma gibi oldu. Eğer ülkede şu an ekonomik bir problemle sorunla karşı karşıya isek, bunu ne yazık ki en acı bir şekilde bize gösteren kuyruklardan birisi, ekmek kuyruğu. Bu, birkaç yıldır Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sıkıntılarda sıklıkla gördüğümüz bir durum. Şu anda da onu yaşıyoruz. Bu manzaraya, bu ne yazık ki hepimizin içini acıtan ve düşündüren görüntülere dönük bir kısım insanların yaptığı o kötü yorumlara da ben diyorum ki, ‘Gönlü kör, kalbi kör, vicdanı kör, siyaset için her şeyi konuşabilecek, her şeyi dile getirebilecek körlükte insanlar’ diyorum. Başka hiçbir şey diyemiyorum. Yani başka hiçbir tarifi yok. Umarım o körlüklerini bir an önce bertaraf etsinler ve gözleri artık görsün gerçekleri. Gerçeklerle yorum yapsınlar. Birbirimize destek olalım. Ümitsizim bazı insanlardan ama onlar için dua ediyorum.”
“TÜİK’İN ELİNDE HANGİ FORMÜLÜ VARSA, BİZE DE ANLATSIN”
– Yükselen döviz kurları var. Açıklanan yeni bir enflasyon, rakam var. Son zamanlarda en yüksek yıllık enflasyon rakamı olarak yüzde 21,3 olarak açıklandı. Bu yükselen döviz kurları ve enflasyon oranlarına karşılık İBB’nin sunduğu hizmetlerin fiyatlarında bir güncelleme ya da yükseliş bekliyor muyuz?
“Efendim yapmak zorundayız. Yani ben size şöyle söyleyeyim: Şimdi minibüsçü, yolcu taşıyacak. Arabasına mazot koyamıyorsa, nasıl taşıyacak? Yani bunun bir yöntemi yok. Yani ülkemizdeki yakıt fiyatlarının artışları ortada. Gıda fiyatlarının artışları ortada. Un fiyatının artışı ortada. Açıklanan enflasyon rakamlarıyla ilgili olmayan, depresyonu yüksek bir ekonomik dönem yaşıyoruz. Tarifsiz. Ben, 30 yılı aşkındır iş yaşamımda farklı krizler yaşamış birisiyim. Kur meselesi, bu ülkenin herhangi bir meselesi değildir. Yani siz eğer, 500 milyar dolara yaklaşan bir dış borcu olan bir ülkeyseniz, özellikle enerjide, akaryakıtta, petrolde tamamen dışa bağımlı bir ülkeyseniz, ‘Beni döviz ilgilendirmez’ safsatalarını söyleyemezsiniz. Bu şekilde milleti aldatamazsınız. Bütün bu maliyetler hayatımızın içerisinde. Yani bu kadar içimizi acıtan, insanların cebindeki paranın bu kadar kıymetsizleştiği ya da işte bütünüyle aslında ücretlerimizin, paramızın işe yaramaz hale geldiği bir ortamda, sistemin çarklarının dönmesi için, insanlar mecburen fiyatlarını yenilemek veya yeniden değerlemek zorunda kalıyor. Kamu da bunu yapmak zorunda. Tabii ki kamunun önceliği, her şeye rağmen bir belediyelerin önceliği, ‘Bir şekilde sübvanse edebilir miyim? En düşük nerede tutabilirim’ çabası olacaktır. Ama bizim de yani gücümüz bir yere kadar. Dolayısıyla ne yazık ki, bugünkü ekonomiyi yönetenler, bu kur sisteminin perişan olması, Türk Lirası’nın bu kadar değersizleşmesi… Ki gerçek enflasyon, bugün açıklanan enflasyonun en az 3 katıdır bu ülkede şu anda. Yani bu çok net. Gitsinler marketten bir sene önce aldıkları tuvalet kağıdıyla, bu sene aldıkları tuvalet kağıdının farkına baksınlar. Bir sene önce aldıkları un ile bu seneki unun, şekerin, petrolün, mazotun fiyatına baksınlar. Bu kadar basit. Yani mal ve hizmetlerdeki bu farkı görebilirler. Benim dememe gerek yok. Alırsınız, aradaki farkı çıkarırsınız, bir önceki yıla dönüp bölersiniz, dersiniz ki, ‘Şu kadar yüzde fiyat artışıyla karşı karşıyayız; nokta.’ Matematiğin kuralı bu kadar basitken, TÜİK’in elinde hangi formülü varsa, bize de anlatsın, Allah aşkına bizi rahatlatsın yani. Allah aşkına anlatsın. Ama öyle bir formül yok.