Dünyanın önde gelen marka, pazarlama, reklam, iletişim, teknoloji ve düşünce liderlerini bir araya getiren “Brand Week İstanbul” tanıtım toplantısı, “21. Yüzyılda İnsan Olmak” temasıyla, Kadıköy’deki Müze Gazhane’de düzenlendi. Tanıtım toplantısına; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, eşi Dilek Kaya İmamoğlu ve CHP PM üyesi Eren Erdem de katıldı. 9. yılını dolduran toplantının açılış konuşmasını İmamoğlu gerçekleştirdi. Müze Gazhane’ye komşu evlerde oturan vatandaşlar da balkonlarından, pencerelerinden İmamoğlu’nu dinleyenler arasında yer aldı. Balkonundan İmamoğlu’nu dinleyen bir vatandaşın, “İmamoğlu Başkan, AK Parti perişan” şeklindeki bağırarak sesini duyurması, gülüşmelere neden oldu. İmamoğlu’nun, Üsküdar’daki Validebağ Korusu’nun korunmasına yönelik tezahürat yapan katılımcılara verdiği “Kanal İstanbul’u yaptırtmayan adam, koruyu koruyamaz mı” yanıtı da büyük alkış aldı.
“KENTLERİN İNSAN ODAKLI OLMAMASI SÖZ KONUSU BİLE OLAMAZ”
“Bugün burada, yakın zamanda aziz İstanbul’umuza kazandırdığımız, kent içinde bir vaha gibi kurtarılmış olan bu mekanda, Müze Gazhane’de, size çok garip, çok acayip bir kavramdan söz edeceğim” diyen İmamoğlu, “’21 Yüzyılda İnsan Odaklı Kent Olmak’ hakkında konuşacağız. Ama bence bu gerçekten de çok tuhaf bir kavram. Çünkü; kent dediğimiz şey, zaten insanların yarattığı, insanların ömürlerini geçirdiği ve insanların yönettiği bir yaşam alanı değil midir? Benim bakış açıma göre, kentlerin insan odaklı olmaması söz konusu bile olamaz. Ama işte imkansızı başarmışız ve odağında insan olmayan kentler yaratmışız. Bu nedenle, çok garip bir şey yapıyor ve kentlerin insan odaklı olması gerektiğini hatırlatmak durumunda kalıyoruz” tespitlerinde bulundu.
“İSTANBUL, ‘İNSAN ODAKLILIK’ KAVRAMINI UNUTMUŞ BİR KENT”
İstanbul’u, “çok uzun yıllar boyunca ‘insan odaklılık’ kavramını unutmuş bir kent” olarak niteleyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“1990’ların ortasından sonra İstanbul’da göreve gelen yönetimler, şehrin odağını daha yüksek ranta, daha yüksek beton yapılara, daha büyük ölçekli mühendislik projelerine ve daha çılgın bir tüketim anlayışına doğru kaydırdı. Çeyrek yüzyıl boyunca İstanbul’da daha büyük proje yapma tutkusu yolunda, doğanın talan edilmesi sıradanlaştı. İnsanların hizmete kolay erişimi, hizmeti hızlı ve kolay kullanımı göz ardı edilip, yaşam alanlarından kilometrelerce uzakta gayri insani projeler inşa edildi. Oysa ki, 19. yüzyılda olduğu gibi büyük mühendislik projeleri yapılarak şehirlerdeki sorunları çözme tutkusu, çağı geçmiş bir tutkudur. Çünkü ne kadar büyük proje yaparsanız, doğada o kadar büyük tahribat yaratırsınız. İnsanları çok büyük mesafelerde yolculuk yapma mecburiyetine mahkum edersiniz. Günümüzde marifet; kentsel sorunların çözümünü büyük mühendislik projeleriyle değil, küçük mühendisliklerle, insanların katılımıyla geliştirmektir. Hele ki, çevre sorunlarının gezegenimizdeki hayatın devamını alabildiğine riskli bir evreye getirdiği süreçte, büyük projeler çevre sorununu kangren etmekten başka bir işe yaramaz.”
“VATANDAŞLARA MÜŞTERİ GÖZÜYLE BAKARSANIZ HATAYA DÜŞERSİNİZ”
“Şehrinizde yaşayan insanlara, vatandaş değil de müşteri gözüyle bakmaya başlarsanız, şehir hastanelerinde, beton kulelerde ve hava alanlarında yapılan hataya düşersiniz” diyen İmamoğlu, “İnsanları bu hizmeti almak için uzun mesafe yolculuk yapmak ve karbon izini artırmak zorunda bırakırsınız. Şehirlerinizde insan onurunun unutulduğu, yüksek stresin ve mutsuzluğun hakim olduğu bir toplum yaratırsınız. Yıllarca bu şehirde doğayı ve hayatı derinden etkileyecek projeler, insanların fikirlerini sormadan, onların sesine ve katılımına olanak vermeden, emrivaki halinde dayatıldı. Kentte yaşayanların vergileriyle finanse edilen projeler sanki, siyasetçiler tarafından ihsan edilen bir şeymiş gibi topluma sunuldu” ifadelerini kullandı.
“BİZ, ‘KENTE ÖZEN, İNSANA SAYGI’ ANLAYIŞIYLA ÇALIŞAN BİR YÖNETİMİZ”
Bu durumun insan onuruyla tümüyle çelişen bir anlayış olduğunu vurgulayan İmamoğlu, kendi bakış açılarını, “Bizim yönetim olarak temsil ettiğimiz ‘insan odaklı kent’ yaklaşımı, bizden önceki yönetimlerin bu kadim şehirde yarattığı tahribatı revize ve rehabilite etme, kentin merkezine ise duygu, düşünce ve deneyimleriyle ‘insanı yerleştirme’ arayışıdır. Benim için, insan odaklı kentin iki temel özelliği var: İnsan odaklı kent, her şeyden önce içinde yaşayan herkesin yalnızca insan olduğu için eşit ve değerli kabul edildiği kenttir. İnsan odaklı kent olmanın, bana göre ikinci koşulu; kent yönetiminde, kentin kararlarında insanların duygu, düşünce ve deneyimlerinin esas alınmasıdır” sözleriyle özetledi. İBB olarak bu kapsamda özellikle kadınlara, gençlere, çocuklara yönelik ulaşım, metro, eğitim, tarihi miras, altyapı, akıllı şehir, çevre, meydanlar, sosyal yardımlaşma ve istihdam alanlarında yaptıkları çalışmaları detaylarıyla anlatan İmamoğlu, “Biz, ‘kente özen, insana saygı’ anlayışıyla çalışan bir yönetimiz. Bizi harekete geçiren ve kararlarımıza yön veren en önemli unsur empatidir. İstanbul’un yakın geleceğini, önümüzdeki 30 yılını, 50 yılını bu kavramlar etrafında şekillendirmek için çalışıyoruz. Eğer sadece 2,5 yılda hep birlikte bunları başardıysak, düşünün, yakın gelecekte neler yapabiliriz” dedi.
“BİZE GÖRE YAŞAM KALİTESİ; KİŞİ BAŞI YEŞİL, SANAT, MUTLULUK VE ÖZGÜRLÜKTÜR”
“İstanbul için toplam hedefimizi ‘yaşam kalitesini yükseltmek’ olarak özetliyoruz” diyen İmamoğlu, “Bize göre, İstanbullular için yaşam kalitesi, sadece tüketmek değildir. Bu şehirde yaşayanlar için, yaşamı anlamlı kılan faaliyetleri yapabilme kapasitesinin geliştirilmesidir. Bize göre yaşam kalitesi, kişi başı yeşildir, kişi başı sanattır, kişi başı mutluluktur, kişi başı özgürlüktür. Sesini duyurabilmek ve şehrin geleceğini ilgilendiren kararlara katılabilmektir. O yüzden, insan odaklı kent idealinde sesinize kulak vermeyi birincil öncelik kabul ediyoruz. Yıllarca bu şehirde egemen olan tek karar verici bakış açısını tümüyle bertaraf ederek, tek karar vericinin beğenilerinin sığlığını ortadan kaldırmak için, kentin odağına sizleri, 16 milyon insanı koyduk. Kenti monotonluğun sıkıcılığından kurtarmak için yaptığımız en önemli şey, toplumun yaratıcı kapasitesi açığa çıkarmaktan ibaret. Yani 16 milyonun çözümleme zenginliği ve çeşitliliği işin içine katıyoruz. Bunun için de demokratik katılımı büyütüyor ve yerel demokrasiyi kalıcı hale getiriyoruz” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL SENİN” DİJİTAL DÖNÜŞÜM YOLCULUĞUNUN BAŞLANGICI OLACAK
18 Kasım’da, Türkiye’nin ilk süper uygulaması olan “İstanbul Senin”in tanıtımını yapacakları bilgisini paylaşan İmamoğlu, bu projeyle birlikte demokratik katılımda örnek bir aşamaya geçeceklerinin müjdesini verdi. “İstanbul Senin” uygulamasının İstanbul’da dijital dönüşüm yolculuğunun başlangıcı olacağının altını çizen İmamoğlu, “Uygulamamız, hayatı kolaylaştırmakla kalmayacak aynı zamanda sizlerin anlık olarak yönetime katılmanıza imkan sağlayacak. Biz, aynı zamanda İstanbul’u, yeryüzünün en iddialı kentlerinden biri olarak kabul ediyoruz. İstanbul, benzersiz lokasyonu, tarihinden kaynaklanan DNA’sı, insani zenginliği ve çeşitliliği ile geleceğe dönük umutlarıyla bu iddiayı fazlasıyla hak ediyor. İstanbul’da kalkınma alanında olduğu kadar; adalet, yaratıcılık ve çevre alanlarında da iddia sahibi. O nedenle biz kampanyamızda temel vizyonumuzu adil, yeşil ve yaratıcı bir İstanbul olarak tanımlamıştık. Özetlemeye çalıştığım gibi, vizyona kilitlenmiş olarak yolumuza devam ediyoruz” dedi.
“KENTLERİMİZ, ORTAK AKLIN HAKİMİYETİ ALTINDA YÖNETİLECEK”
21. yüzyılın ikinci yarısında, dijital ve fiziksel hayat deneyimlerinin çok daha fazla iç içe geçeceği öngörüsünde bulunan İmamoğlu, konuşmasında, “Böyle bir dünyada, her şeyi bilen, kudretli yöneticiler kendilerine ancak birer mizah unsuru, birer karikatür olarak yer bulabilecekler. İnsan aklını, sağduyusunu ve onurunu hiçe sayan otoriter eğilimler, büyüyüp güçlenmek için ihtiyaç duydukları zemini yaratamayacaklar. Kentlerimiz yalnızca seçimden seçime değil, 7/24 ortak aklın hakimiyeti altında yönetilecek. Evet, ben kentlerimizi insanileştirme mücadelesini kazanacağımızdan ve bizi güzel bir geleceğin beklediğinden hiç kuşku duymuyorum. Daha da ötesi, bu büyük evrensel mücadeleye İstanbul’un ve bütün Anadolu’nun çok değerli katkılar sunacağına da yürekten inanıyorum. Yalnızca, ‘askıda fatura’ uygulamamızın bile insanlarda uyandırdığı o güzel, o soylu duyguları görmek bile bu konuda umutlu olmaya yeter” tespitlerine yer verdi.
ATATÜRK VE CANSEVER’E SAYGI
“İnsana, insanlığa ve kendinize güveninizi sakın yitirmeyin” diyen İmamoğlu, konuşmasını, ünlü şair Edip Cansever’in dizelerine yer vererek ve Mustafa Kemal Atatürk’e gönderme yaparak bitirdi:
“Bakma sen, kuşlar bir uçumluktur ne de olsa / Denizler bir fırtınalık görkemli / Bizse kendimizi insan olarak / Bir tohum gibi dikmişiz sonsuzluğa… Sonsuzluğa dikilmiş tohumlarız; birbirimizin kıymetini bilelim. İnsana, insanlığa ve kendinize güveninizi sakın yitirmeyin dedik ya… O (Atatürk), hiç yitirmedi biliyorsunuz. Azim ve kararlılıkla çıktığı yolda, küllenmiş bir ülkeden ortaya koskocaman bir Cumhuriyet çıkardı. Bizim rehberimiz; o. Pusulamız; kurduğu Cumhuriyet’in temel ilkeleri. Atamızı ve silah arkadaşlarını vefatının 83. yılında saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.”
Katılımcılar, konuşmasını sağanak altında noktalayan İmamoğlu’yla yağan yağmura rağmen fotoğraf çektirmekten geri durmadı.