İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Florya Atatürk Kent Ormanı incelemesinin ardından gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. İçinde bulundukları Florya Atatürk Kent Ormanı’nın Atatürk’ün emaneti bir yeşil alan olduğunu hatırlatan İmamoğlu, “Atatürk’ün, aslında bir liderin yaşadığı ve bulunduğu alana kattığı değerin bugünkü izdüşümünü yaşıyoruz. Yani 80-90 yıl önce gelip kaldığı köşkün yanı başında böylesi bir alan hayal ediyor. Burayı ağaçlandırıyor ve bir park ortaya koyuyor. Ve bu park, bugün gelinen noktada doğallığıyla, özgün ve aynı zamanda çağdaş fırsatlar sunan tasarımıyla bambaşka bir pozisyonda bizlere hizmet ediyor” dedi. Göreve geldikleri dönemde, 641 bin metrekarelik alanın yalnızca 200 bin metrekaresinin halkın kullanımına açık olduğu tespitini yaptıklarını kaydeden İmamoğlu, yaklaşık 90 bin metrekarelik alanın da İBB Başkanı ile bazı ilçe belediye başkanlarının konut alanı olarak ayrıldığı bilgisini paylaştı. Belediye başkanlarına hizmet eden 90 bin metrekarelik protokol alanını, İstanbul’un geleceğini planlaması amacıyla kurdukları İstanbul Planlama Ajansı’na dönüştürdüklerini belirten İmamoğlu, kalan bölümün tamamını da vatandaşların kullanımına açtıklarını ifade etti.
“KRALDAN DAHA FAZLA KRAL OLMAYA GAYRET EDENLER”
Bugünün güncel konusunun, Florya’ya çok yakın konumdaki Atatürk Havalimanı’ndaki başlatılan pist kırma çalışmaları olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, iktidar kanadından bazı bakanların kendisine ve İBB’ye yönelik açıklamalarına tepki gösterdi. “Kraldan daha fazla kral olmaya gayret eden bir dili kullanarak insanları üzen, kıran, büken bir anlayışla bir süreç yönetiyorlar” dedi. Kentin kuzeyine yapılan İstanbul Havalimanı’nın, gelinen noktada şehrin bir realitesine dönüştüğünü aktaran İmamoğlu, “Başlangıcından bugüne yapılan yanlışlar çokça konuşuldu. Ama bugün, onun zemini değil. Biz bununla ilgili çalıştay yaptık. 3 gün süren İstanbul Ulaşım Çalıştayı’nın bir bölümünü sadece havalimanı meselesini ayırdık” bilgisini paylaştı. Yanlış ekonomi politikalarından kaynaklı riskler nedeniyle Türkiye’nin dünyanın en pahalı borçlanan ülkesi haline geldiğini aktaran İmamoğlu, “Türkiye’nin bu durumunda on milyarlarca Euro’yu çöpe atmanın ne anlamı var? Kime kazancı var” sorularını yöneltti.
“BU ŞEHRE BEDELİ MİLYARLARCA EURO”
İstanbul Havalimanı’nın, “fütursuzca ve şuursuzca taşınmasının” kente birçok açıdan zarar verdiğini vurgulayan İmamoğlu, bunun turizm alanındaki yansımalarını örneklendirdi. Atatürk Havalimanı’na yakın bölgelerde konumlanan 50’ye yakın otelin bu süreçten olumsuz etkilendiğinin altını çizen İmamoğlu, “Bir anda bir karar veriliyor ve bir havalimanı yapılıyor. Bu havalimanına, hala toplu taşımayla gidemiyoruz. Ve iki metro hattı yapılıyor. Bu metro hatlarının yeniden yapılmasının bile, bu şehre bedeli milyarlarca Euro” şeklinde konuştu. Göreve geldiklerinde kendilerine Atatürk Havalimanı’yla ilgili görüşlerinin sorulduğunu hatırlatan İmamoğlu, şunları söyledi:
“Elbette boşluğa düşecek bir alan var ise, bunun uzmanlarıyla görüşülmesi şartıyla… ‘Elbette insanın gönlünden geçen, bu tür alanların, yeşil alana, ortak kullanım alanlarına, rekreasyon alanlarına, yapılarının da yine toplumsal kazanımlara uygun şekle getirilmeleri önceliğimizdir’ diye tariflerde bulunduk. Sonrasında; ortak aklı hakim kıldığımız bu toplantılarda, ortaya çıkan bir gerçeklik var. O da şu: Şu anda bizim elde ettiğimiz rakamlara göre, İstanbul Havalimanı’nın yapacağı ek imalat 5 milyar Euro’nun üzerinde. Atatürk Havalimanı’nın mevcut değeriyse, 4 milyar Euro’nun üzerinde. Deniliyor ki; ‘Biz burayı kullanmayacağız ve oraya 5 milyar Euro daha yatırım yapacağız. Ve tek bir havalimanına bunu taşıyacağız.’ Bunun anlamı; aslında hepimizin cebinden 10 milyar Euro’nun gitmiş olması. 5 milyar Euro yatırım yapacaksınız, burada var olan 5 milyar Euro’yu da çöpe atacaksınız. Bir milyar Euro’yu bile bulmakta, borçlanmakta ve borçlanırken de dünyanın en pahalı biçimiyle borçlanan ülkesi olduğunuz durumda böylesi tariflemeler, böylesi adımlar atmak, akılcı değildir. Eğer başka bir çıkarınız yok ise…”
“BU NASIL BİR GÖRMEMİŞLİK, BU NASIL BİR CESARET?”
Atatürk Havalimanı’ndaki yıkım çalışmalarının ortada bir ihale olmadan başlatıldığına dikkat çeken İmamoğlu, “Ortada ihale yok. Kamuya açık hiçbir bildirim yok. Ve bir bakıyoruz; bu milleti kışkırtmak, bu milleti tahrik etmek, sinir uçlarını kaşımak adına oraya cahilce, acemice… İş yaşamındaki sınıfı kötülemek adına değil ama, yani beceriksiz bir müteahhit sıfatınız olsa, ancak böyle olur. Bir yere 5-6 tane eskavatör, 20-30 tane hafriyat kamyonu… Bir de görgüsüzce, utanmaz bir şekilde araçların üstüne de pervasızca firmanın ismi yazıyor. Şimdi demeyecek misiniz ‘Ya arkadaş, ortada ihale yokken siz buraya kamyonları soktunuz. Üç gün sonra da bu firmanın adını, ‘Bu ihaleyi alan firma’ diye açıkladığınızda -ki ortada 2,5 milyar liranın üzerinde bir ihaleden bahsediliyor- demeyecek misiniz ‘Bu nasıl bir görgüsüzlük, bu nasıl bir görmemişlik, bu nasıl bir cesaret” ifadelerini kullandı.
“110 YAŞINDAKİ BİR HAVALİMANININ PİSTLERİNİ KIRMAYI KEYİFLE ANLATIYORSUNUZ”
Daha ihale ortada yokken, iş makinelerinin piste sokulduğunu belirten İmamoğlu, “Milletin gözüne soka soka firmanın ismini de yazıyorsunuz. Ve bu firma, orada takır takır takır takır pisti kırmaya başlıyor. Yani üç tane eskavatörle, kırıcıyla, oraya kamyon sokarak milleti tahrik etmeye çalışıyorsunuz ama bu milletin aklını, bu milletin vicdanını hesaba katmıyorsunuz. Bu milletin bu hataları yapan o kalbinin, o kendi vücudundaki damarlarının kırıldığı anı hissetmesinin cevabını nerede vereceğini bile tahmin edemiyorsunuz. Aynen 6 Mayıs’ta seçimi iptal ederken, 23 Haziran’da 806 bin farkı size çatır çatır sandıkta oy atarken, o farkın nasıl atılacağını tahmin edemediğiniz gibi. Şimdi de edemiyorsunuz. Ve orada milletin gözü önünde, insanların gözü önünde, 100 yılı aşkın, neredeyse 110 yaşındaki bir havalimanının pistlerini kırmayı, yıkmayı keyifle anlatıyorsunuz” diye konuştu.
“6 MAYIS’DA KOLLARIMIZI SIVADIĞIMIZ YERDEYİZ”
Meselenin “iktidar-muhalefet” konusu olmadığını vurgulayan İmamoğlu, “Bu, ihanetçilikle- emanetçilik arasında bir meseledir. Bu, iyilikle-kötülük arasında bir meseledir. Biz, şu anda kötülükle mücadele ediyoruz” dedi. Yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı ve 29 Mayıs’ta da İstanbul’un Fethi’ni kutlayacağımızı hatırlatan İmamoğlu, “Biz bu şehrin kutsallığına özenle riayet ediyoruz ve bu süreci korumaya devam ediyoruz. Biz, vatandaşın ne tarafta olacağını görüyoruz. Vatandaşımızın, kötülüğün ve ihanetin değil, iyiliğin ve emanete saygı gösteren, özen gösteren insanların yanında olacağına yüzde 100 inanıyorum” şeklinde konuştu. “2019 İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, 2023’teki seçimlerde de kötülüğe karşı iyilik kazanacak” diyen İmamoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Milletimiz, asla ihanetin ve kötülüğün yanında olmayacak. Biz, iyiliği temsil etmeye devam ediyoruz ve bir avuç insanın yaptığı İstanbul‘a dair, kendi itiraflarıyla geçmişte ihanet ettikleri gibi hala ihanet etme konusundaki ısrarlarını da kınıyorum. Hukuki mücadelemiz devam ediyor. Bütün bu süreçlerin yanlış olduğunu ve planlara aykırı olduğuna dair bütün bakanlıklara uyarı yazılarımızı yaptık. Hukuki süreçleri başlattık ve yapacağımız ilave adımlarımız var. Bunun içerisinde, suç duyurusundan orada yapılan ihalenin biçimine varıncaya kadar vatandaşla paylaşılması hususunda ortaya bütün hukuki mücadelemizi koyacağımızı ifade ediyorum. Ve vatandaşımızın da milletimizin de hukuki yöntemlerle demokrasinin ve kanunun öngördüğü yöntemle bu sürece karşı duruşunu en üst seviyede göstereceğine inanıyorum. Siz, 16 milyon insana bunu nasıl sormazsınız? Siz, 85 milyon vatandaşımıza burada ne yapacağınızı nasıl sormazsınız? Kimsiniz siz? Günün sonunda bir avuç insansınız. Biz, size 85 milyondan bahsediyoruz. Biz, size biz size on altı milyon insanımızdan bahsediyoruz. Biz, hala o 6 Mayıs gecesi ceketimizi çıkardığımız, kollarımızı sıvadığımız yerdeyiz. İstanbul’da hiç kimse, bu ihanetlere sessiz kalınacak bir dönem olduğunu asla düşünmesin. İstanbul’da, o geçmişte ‘Bir kişi ne derse o olur? Bir kişinin kanaati neyse o olur’ dönemi bitti. Bay bay! Bitti o. İstanbul’da bitti; yarın Türkiye’de de bitecek. Onun için bundan kimse şüphe duymasın.”
İHALE BELGESİNİ GAZETECİLERLE PAYLAŞTI
Soru yanıt bölümünün bitmesinin ardından İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Alpay, İmamoğlu’na Atatürk Havalimanı’ndaki yıkım işlemleriyle ilgili ihale belgesini ulaştırdı. Belgeyi sıcağı sıcağına gazetecilerle paylaşan İmamoğlu, “Arkadaşlarım şimdi ilettiler. Şimdi ilanı yapılıyor ihalenin. 2 gün önce sözleşme imzalanıyor; 16 Mayıs. Yani oraya kamyonların girdiğinden sonra. 16 Mayıs işin başlangıcı. Sözleşmenin tarihi 16 Mayıs yazıyor burada. Bugün ayın 18’i. Bu kamyonlar hafta sonu girdi oraya. Rakam; 2 milyar 174 milyon. Yapı&Yapı İnşaat. Yani orada tabelası olan, kamyonlarda ismi yazan… Sözleşme olmadan oraya dalan müteahhidi görüyor musunuz? Yani bir ülkede sözleşme yapılmadan ihaleye alacağını bilen bir müteahhit varsa, el kaldırsın. O kıkır kıkır gülen bakanlara sesleniyorum. Böyle bir ihaleyi nasıl verirsiniz? Hepinizin hakkında suç duyurusunda bulunacağım” ifadelerini kullandı.
İMAMOĞLU’NDAN VATANDAŞLARA: “SAKIN CESARETİNİZİ KAYBETMEYİN”
İmamoğlu, “Bu 2,1 milyar lira sadece ne için” sorusuna ise, “Sözüm ona yeşil alan için. ‘Rant park’. Yani 2 milyar 174 milyon yeşil alan. İşin ismi: ‘İstanbul Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi, Millet Bahçesine Ait Sosyal Donatılar İnşaatlarıyla, Altyapı Çevre Düzenlemesi İşi’. İşin ismi bu. Bu kadar. Detay yok. Başka hiçbir şey yok. Hani böyle bir ihale yapılıyor ve ihale veriliyor. İhale verildikten üç gün, dört gün önce, ne oluyorsa malum oluyor bu firmaya, oraya ekskavatörle giriyor. Firma hakkında da suç duyurusunda bulunacağım. Çünkü sözleşme yapılmadan katır kutur oraya girmenin… Onlar hakkında da suç duyurusunda bulunacağım. Ben, bu suç duyurularını insanlarıma rehberlik yapmak için yapacağım. Ben inanıyorum ki, benim gibi on binlerce, yüz binlerce insan gidecek, suç duyurusunda bulunacak, kanuni hakkını arayacak. Sakın cesaretinizi kaybetmeyin. Sakın ümidinizi kaybetmeyin. Bu memleketin 85 milyon insanı var, kimseden de korkmayın. Hiç kimseden korkmayın. Hiçbir çocuğumuzun ve en yetişkin insanımızın, milletimizi yöneten hiç kimseden korkmamasını, tam tersine milleti yönetenlerin milletten korkmasını istiyorum” yanıtını verdi.