Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de düzenlenen IŞİD operasyonlarında ÖSO mensuplarının ABD özel kuvvetler askerlerini kovması hakkında, “Özel kuvvetler ÖSO tarafından istenmedi. ÖSO’ya yönelik ABD’li yetkililerin davranışları süreci bu yöne itti. Bizim yetkililerimiz, bizim özel kuvvetler mensuplarımız 30 kadar ABD’li özel kuvvetleri oradan çıkardı” dedi. Fırat Kalkanı harekatı hakkında da konuşan Erdoğan, ” Biz Münbiç operasyonunda ‘PYD/YPG olmayacak’ dedik. Burası Araplara ait olmasına rağmen PYG/YPG ait göstermek istediler. 3-4 ay sürer dediler, 15 günde iş bitti. ‘Haklıymışsınız’ diyorlar. Haklı olmak bir şey getirmiyor. Bölgeyi bilen biziz, bizi dinleyin. NATO’da birlikteyiz, stratejik ortaklığımız var. El ele verelim bu pisliği temizleyelim. Bizim, buraları tehdit unsuru olmaktan çıkarmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
24 Ağustos’ta başlayan Fırat Kalkanı Harekâtı ile ilgili, “Bize daha fazla ilerlemeyin diyorlar. İlerleyeceğiz. Nereye gitmemiz gerekiyorsa gideceğiz. Bizim buraları bize tehdit unsuru olmaktan çıkarmamız gerekiyor” diyen Erdoğan’ın açıklamalarının satır başları şöyle: BM’nin 71’inci genel kurul görüşmelerine katılmak için arkadaşlarımızla birlikte New York’a hareket edeceğiz. Tüm ülkelerin devletlerin katılması bekleniyor. Katılımcı ülkelerinin birçoğu devlet başkanları, dışişleri bakanları nezdinde katılıyor. Sayın Veysi Kaynak, Bekir Bozdağ, Fatma Betül Sayan, Ömer Çelik, Mevlüt Çavuşoğlu, Nihat Zeybekci, Berat Albayrak ve milletvekillerimiz eşlik ediyor.
20 Eylül Salı günü BM Genel Kurulu’na hitap edeceğim. Konuşmamda Türkiye’nin BM’deki aktif rolüne vurgu yaparak, terörle mücadele, mülteci sorunu ve tabiiki 15 Temmuz darbe girişimini değerlendirme durumunda olacağım. Bunu gerek genel kurulda, gerekse ikili görüşmelerde paylaşacağım.Türkiye bir taraftan 15 Temmuz darbe girişiminin yaralarını sararken bir taraftan Fırat Kalkanı operasyonunu yürütüyor. Sınırlarımızda FETÖ, DAEŞ ve uzantılarına karşı başarılı operasyonlar yapıyoruz. İşin Suriye, Irak, her ne kadar bu coğrafyada gerçekleşiyorsa PKK’yı zikretmeden geçmek mümkün değil.
HİÇBİR YER FETÖ İÇİN GÜVENLİ BİR SIĞINAK DEĞİL
Türkiye bir taraftan 15 Temmuz darbe girişiminin yaralarını sararken bir taraftan Fırat Kalkanı operasyonunu yürütüyor. Sınırlarımızda FETÖ, DAEŞ ve uzantılarına karşı başarılı operasyonlar yapıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi ve milletimizin bu ihanet karşısında sergilediği destansı direniş gözleri yeniden Türkiye üzerine çevirdi. FETÖ’nün tüm dünya kamuoyuna düzgün şekilde anlatılması gerekmektedir. Genel Kurul’a hitabım 15 Temmuz darbe girişimi teşebbüsü ve 241 kişinin kanını döken FETÖ’nün dünyaya anlalatılması için vesile olacaktır. Dostlarımızı uyarmaya devam edeceğiz. Her tarafta bu örgütün inine girmeyi sürdüreceğiz. Bu saatten sonra dünyanın hiç bir ülkesi FETÖ için güvenli bir sığınak değildir ve olmayacaktır.Bu yıl genel kurul görüşmelerinde bizim de elzem olarak gördüğümüzü bazı konularda üst düzey toplantılar gerçekleştirilecek. Bunlardan en önemlisi göç toplantısıdır. Konuşmamda, BM yapısındaki sorunları, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ dediğimiz reform ihtiyacını yineleyeceğim.Düzenlenecek üst düzey toplantılarında ABD Başkanı Obama tarafından düzenlenecek toplantılarda mültecilere yönelik yardımlar görüşüülecek. Çalışma iznine sahip mültecilerin sayısı ile okula giden mülteci çocuk hedefini 1 milyonun üzerine çıkarılması tartışılacak. Dünyada en çok mültecilere evsahipliği yapan ülkemiz zirveye özellikle davet edilmiştir.
5 BİN KİLOMETREKARE ALANI GÜVENLİ BÖLGE LARAK DEĞERLENDİRİYORUZ
Sorunun çözümü için dile getirdiğimiz ‘güvenli bölge’ ve ‘terörden arınmış’ bölgeyi dile getireceğim.Türkiye, bir taraftan 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin yaralarını sararken diğer taraftan da Fırat Kalkanı Harekatı’yla Suriye kaynaklı terör örgütlerine karşı yoğun bir mücadele veriyor. Sınırlarımız içinde de FETÖ, DAEŞ ve PKK gibi cinayet şebekelerinin uzantılarına karşı başarılı operasyonlar yapıyoruz. Fırat Kalkanı’nı da liderlerle paylaşacağım. 5 bin kilometrekarelik bir alanı güvenli bölge olarak değerlendirebiliriz. Suriyeliler DAEŞ’tan arındırlan bölgeye dönmeye başladılar. STK’larımız bu kardeşlerimizin ihtiyacını karşılıyor. Suriye sorunu sadece Suriyelilerin meselesi değildir. Bu krizin sonuçları küresel bir boyut kazanmıştır. Meşruiyet ve adalet konusunda çözüm için kaybedilen her dakika BM için utanç kaynağıdır. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere insanlığın sorumluluğunun farkına varması gerekiyor.
New York’ta bulunacağım süre zarfında ikili veya heyetler arası görüşmelerim olacak. 21 Eylül’de DEİK ve Başbakanlık tarafından düzenlenen akşam yemeğinde ABD’deki yatırımcılarla bir araya geleceğiz. ABD kanallarında mülakatlarım olacak. Ziyaretim sırasında ABD’deki Türk ve Müslüman toplum temsicileriyle görüşeceğiz.
FIRAT KALKANI ÇIKIŞI: İLERLEMEYİN DİYORLAR AMA
Bize daha fazla ilerlemeyin diyorlar. İlerleyeceğiz. Nereye gitmemiz gerekiyorsa gideceğiz. Bizim buraları bize tehdit unsuru olmaktan çıkarmamız gerekiyor. Bunu biz daha önce görüştük. Dedik ki ’90-95 km2’lik enlemde, 40-45 km2’lik boylamda güvenli bölge oluşturalım’ dedik. Bizim Antalya’daki G-20 Zirvesi’nde Obama ile görüştük, kabul etti. Putin ile de görüştük ‘Eğit-donat, uçuş yasağı, güvenli bölge’ olmak üzere üç şart sunduk. Bunlar hem Suriyeli mülteci krizini çözer, hem de çıkışlar olur. Merkel’in bir sözü vardı, ’10 milyon euro ayırırım buraya’ dedi. E tamam, siz bize mâli destek ayırın, biz konutlar yapalım dedik. Uygulamaya gelince hepsi kayboldu. Biz bu Suriyelileri ne yapacaktık? Oraya yerleştirmeye başlayacaktık. Şu ana kadar olmadı, temenni ederim ki bundan sonraki süreçte bunu gerçekleştiririz.
BM İÇİN UTANÇ KAYNAĞIDIR
Artık şu gerçeği tüm dünyanın idrak ettiğine veya edeceğine inanıyorum. Suriye sorunu sadece Suriyelilerin veya Suriye’ye komşu birkaç ülkenin meselesi değildir. Bu kriz sonuçları, diğer bölgelere yansımaları itibarıyla küresel bir boyut kazanmıştır. Suriye krizini meşruiyet ve adalet temelinde çözüme kavuşturma noktasında kaybedilen her saniye, her dakika Birleşmiş Milletler için utanç kaynağıdır. Mültecileri insanlık dışı muamelelere tabi tutarak, tel örgülerin arkasına saklanarak bu soruna çözüm bulunmaz. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere artık insanlığın bu konuda sorumluluğunun farkına varması gerekiyor.Tel örgüler arkasına saklanarak bu sorun çözülemez. Artık insanlık sorumluluğunun farkına varmalı. Umarım, bu zirve krizin insani boyutunun hafifletilmesi noktasında somut adımlara vesile olur.
ABD’li yetkililerin açıklaması bir yanlış tespit istikametinde. Bunun daha ilerisini belki seyahatte yapacağımız bazı görüşmelerde ‘Hayırdır, nedir, nasıl oldu’ diye sorar gerçeğini daha yakından öğrenme fırsatını buluruz.
Özel kuvvetler ÖSO tarafından istenmedi. ÖSO’ya yönelik ABD’li yetkililerin davranışları süreci bu yöne itti. Bizim yetkililerimiz, bizim özel kuvvetler mensuplarımız 30 kadar ABD’li özel kuvvetleri oradan çıkardı.
Terör koridoruna izin vermeyeceğimizi söyledik. IŞİD ismini kullanarak İslam’a saygısızlık ettiklerinin farkında değiller. Biz IŞİD’i kabul etmiyoruz, bunun adı DAEŞ’tir. İslam’la terörü bir arada kullanmak mümkün değil. Tel Abyad denilen yer Arapların yerleşim bölgesidir. Bu bölgeyi çeşitli operasyonlarla DAEŞ elde ettiği yeri PYD/YPG’ye bıraktı. Bu Haseke’den gelen bir süreç. Hedef Afrin’le bütünleşmek suretiyle Akdeniz’e açılmak. Gaziantep olayından sonra ‘Artık yetti’ dedik.
MÜNBİÇ OPERASYONU
ABD’ye, Rusya’ya söyledik. Biz Münbiç operasyonunda ‘PYD/YPG olmayacak’ dedik. Burası Araplara ait olmasına rağmen PYG/YPG ait göstermek istediler. 3-4 ay sürer dediler, 15 günde iş bitti. ‘Haklıymışsınız’ diyorlar. Haklı olmak bir şey getirmiyor. Bölgeyi bilen biziz, bizi dinleyin. NATO’da birlikteyiz, stratejik ortaklığımız var. El ele verelim bu pisliği temizleyelim. Bize daha fazla ilerlemeyin diyorlar. İlerleyeceğiz. Nereye gitmemiz gerekiyorsa gideceğiz. Bizim buraları bize tehdit unsuru olmaktan çıkarmamız gerekiyor. Münbiç denilen yer Araplara ait, PYD’ye ait gibi göstermek istiyorlar.