Prof. Dr. Yasin Aktay, söyleşide sekülerleşme ile psikolojik ve sosyolojik açıdan sonuçlarını değerlendirerek, önemli açıklamalarda bulundu. Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezindeki söyleşiye, Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Kaplan ve AK Parti İlçe Başkanı Av. Mustafa Korkut katıldı.
“DÜNYANIN BÜYÜSÜ BOZULUYORMUŞ, BİZE NE ?”
Prof. Dr. Yasin Aktay, sekülerleşmenin birçok tanımı arasında en uygun tanımlarından birinin dünyevileşme olduğunun altını çizerek, “Bu haliyle dünyanın dinselliğinin tam karşıtı olarak alınır. Batılı sosyologlar sekülerleşmeyi dünyanın büyüsünün bozulması olarak tanımlar. Dünya hiçbir zaman büyülü değildi, ancak onun büyülü olduğuna, dünyada olup biten her şeyin görünmez bazı güçlerce idare edildiğine dair bir inanç söz konusuydu. Bizim, İslamcı geleneğimizden yola çıkarak, dünyanın büyüsü bozuluyor, o zaman sekülerleşme kötüdür diyoruz. Ben de dönüp Müslümanlara; size ne diyorum. Çünkü bir Müslüman’a göre dünya büyülü bir şey midir? Sekülerleşmeye ‘dünyanın büyüsü bozuluyor’ diye karşı çıkan Müslüman entelektüelleri gördükçe, sekülerleşme anlatısının ne tür mekanizmalarla kendine savunma alanları bulabildiğine hayret etmekten insan geri duramıyor” diye konuştu.
“SEKÜLERLEŞME ULAŞILACAK BİR SEVİYE DEĞİLDİR”
Aktay, Yusuf Özkan Özburun’un sorusu üzerine sekülerleşmeyi, sosyal bilimcilerin eninde sonunda insanlığın dünyada ulaştığı bir gelişme seviyesi olarak insanlara aktarmasını ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Gelinecek nokta bu değildir. Böyle bir seviye yok. Her şeyin dinin etkisinden tamamen kurtulduğu bir seviye yok. Bu vehim, Müslüman dünyaya daha çok pompalanmaya çalışıyor. Batı’da da bu böyle değil. İnsanlar, Batı’da bütün eylemlerini dinin etkisinden uzak yapıyormuş gibi gösteriliyor. Ama böyle değil. Bugün İsrail gibi bir devletin var olması aslında dünyanın uluslararası ilişkiler düzenin bile son derece dinsel olduğunu gösteriyor. Bize yutturmaya çalıştıkları şey şu: ‘Dini falan bir yana bırakın…’ Bütün dünyaya, kandan başka hiçbir şey vermeyen dinleri bütün dünyaya hakim olsun istiyorlar. Ne Hristiyan dünyası, Hristiyanlığından vazgeçmiş durumda. Ne Hindu dünyası, ne Yahudi . Ama Müslüman toplumlara diyorlar ki sekülerleşin. Laikçi rejimler kuruyoruz diyorlar… Biz kendi çözümümüzü ürettik. Laikliği, dinimizle, inancımızla, örflerimizle barışık bir hale getirmiş bulunuyoruz. Gerisi kendi derdine yansın.”
“SEKÜLERİZM DÜNYANIN EN İLKEL İDEOLOJİSİ”
Ateizm ve sekülerleşmenin ilkel bir ideoloji olduğunu belirten Prof. Dr. Yasin Aktay, sözlerine şöyle devam etti:
“Hz. Adem’in ilk neslinden itibaren ateizm başlamış. Adem’in iki tane çocuğu vardı. Babaları ilk insan. İkinci nesil de başlamış sekülerleşme. Sekülerleşme bize tarihin en ileri ideolojisi olduğunu yutturmaya çalışıyor. Biz de diyoruz ki, sekülerizm dünyanın en ilkel ideolojisidir ve Kabil’le birlikte başlamıştır. Kabil, Allah’ın kendisinden istediği kurban için kendi ektiği biçtiği sebzelerden en işe yaramaz olanı verip kurtulmak istiyor. Allah’ı ciddiye almıyor. Sekülerizm de Allah’ı hafife almakla başlayan bir şeydir.”
“DÜNYADAKİ ESAS GÜÇ ORTADOĞU HALKLARIDIR”
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Aktay, Ortadoğu’da oynanan oyunlara dikkat çekerek, “Ortadoğu üzerine oynanan oyun, Osmanlı’nın yıkılmasından itibaren bize reva gördükleri şey şudur: Osmanlı toprakları üzerinde 27 tane ülke kuruldu. Ortadoğu’da kurulan rejimin tek misyonu var. İslamsızlaşmak, birleşmemek üzerine kurulu. Herhangi iki ülkenin birleşmesine karşı hemen alarm zilleri çalıyor dünyada. Arap Baharı buna bir örnektir. Gidişat, birleşmeye doğruydu. Arada ülkeleri engelleyen sınırlar olmasa, başlarındaki rejimler olmasa, hepsi birbirini mıknatıs gibi çeker. Arap halklarını ve Ortadoğu’yu küçümsemeyin. Onlar bizim insanımız. Onları, idare eden devletler, onları bizden ve komşularından uzak tutmaya çalışıyor. Bu halklar birleşse, AB, Amerika falan değil, dünyadaki esas güç bu güç olur” diye konuştu.