“Peki Ekrem İmamoğlu böyle bir dönemde ne yaptı? Rakamlarla sabittir. Bu 5 yılda, sosyal yardımları 6 katına çıkarttık. Peki keyiften mi yaptık bunu? Hayır. İnsanımızın zorda olduğunu, sıkıntıda olduğunu, taleplerin arttığını gördüğümüz için. Peki neyle gururlanırsın? Elbette vatandaşımın yoksulluğunda, ihtiyacında ona yetişebilmenin, ona katkı sunabilmenin Türkiye’deki ekonomik koşulların sıkıntıya soktuğu insanlarımızın yanında olabilmenin gururunu yaşarım. Ama bir yanıyla da şunu diyorum içimden: Keşke milletimizin zenginliğiyle gurur duyabilseydik de başka şeyler yapabilseydik biz memleketimizde. İstanbul’da, İstanbul gibi bir şehirde, sadece ve sadece insanlarımızdan yoksulluk dinliyoruz. Emeklilerimizin derin yoksulluğunu dinliyoruz. Çocuklarımızın okula aç gitmesini duyuyoruz. Ve politikalarımızı buna göre büyütmek zorunda kalıyoruz. İnsanlarımızın yanında olmak zorunda kalıyoruz.”
“ŞİMDİ BİZ NE VAAT ETTİYSEK, AYNI VAATLERİ BU SEÇİMDE VERİYORLAR”
“Bizim çocuklara süt dağıtmamızla dalga geçtiler. Şimdi biz ne vaat ettiysek, aynı vaatleri bu seçimde veriyorlar. Versinler. Bizim her vaadimiz insanımız için. Bizim vaatlerimizi bir başka partinin, bir başka adayın kullanması tam aksine mutlu eder. Kullansınlar. Ama zamanında dalga geçtikleri bazı hizmetlerimizi bugün sahiplenerek ifade etmeleri, şunu da gösteriyor: İyi bir muhalefetin bu şehre, bu ülkeye aslında farklı açılımları getirebildiğini de gösteriyor. Bu bağlamda biz, güçlü bir muhalif düşünceyi iktidara taşımanın da gücünü yaşıyoruz ve taşıyoruz. Ama bu iktidarın bir farkı var. Bizim iktidar yürüyüşümüz, siyasi parti iktidarının ötesinde bir yürüyüştür. Yani biz, partiler ötesi bir ittifakı kurup, bu toplumu başka bir ittifak üzerinden, toplumsal bir ittifak üzerinden, Türkiye’nin ülkemizin, milletimizin ve başta bunu sağlayacak olan şehirlerimiz üzerinden güçlü bir toplumsal ittifakla bir nevi ayağa kalkışı, bir nevi dirilişi, bir nevi güçlü bir siyasal değişimi var edebilme yürüyüşüdür. Bu bağlamda ben, sorumluluğumu görüyorum. Bunun ana merkezi de İstanbul’dur. Bunu İstanbul’dan başarabiliriz. Bu çok başka bir yere doğru gider.”
“BEN BUNLARI VATANDAŞTAN DİNLİYORUM”
“İşte onun için bütün uygulamalarımız, insanlarımızı kapsayıcı uygulamalar. Evet, Halk Süt’te de öyle bir uygulama, Anne Kart da öyle bir uygulama. 650 elli bin annenin cebine o kart girebiliyorsa, bu büyük bir ihtiyaç demektir. Veya eğer bir Kent Lokantası açıyor ve bugün neredeyse 3 milyon kişiye orada yemek yedirebilmişsek 8-10 ayda, bu çok büyük bir ihtiyaç demektir. Şimdi artık her ilçemizde açmak durumundayız ve açıyoruz. Çünkü emekli vatandaşlarımız, aracı da ücretsiz olunca, bir öğle yemeği yiyebilmek için Sultangazi’den Çapa’ya, Fatih’e gidip Kent Lokantasında öğle yemeği yiyip, geri dönüyor. Niye? Orada 40 lira. Parası ona yetiyor. Başka türlü parası yok. Ben bunları vatandaştan dinliyorum. Bölgesel İstihdam Ofislerimiz, 5 yılda 200 bine yakın insana, özel sektörde iş buldu. ‘Sizin işiniz mi iş bulmak’ demişlerdi o zaman bize. Sonra ben bunu açıklayıp, detaylarını sunduktan sonra, o zamanki rakibim, böyle bir proje açıklamak zorunda kalmıştı. Biz başardık bunu. Bu ve buna dönük sosyal politikalarla, iddia ediyorum -birinci başlığım bu- sosyal politikalarda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en başarılı 5 yılını bu şehre yaşattığımızı düşünüyorum. Ve bundan asla geride durmuyorum bunu söylemekte.”
“TAM 1,6 MİLYAR EURO BU İŞLERE KAYNAK BULDUK”
“E projesini bulamamışsın. Bir kuruş para kaynak bulamamışsın. Hepsi stop etmiş. Hatta bunlar, 2015-16-17’de ihale edilen işler. Hatırlarsanız; rahmetli Kadir Topbaş görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. O dönemde atanan diğer belediye başkanı Sayın Uysal, geldiğinde bu projelerin, bu ihalelerin tamamını iptal etmişti. Kıyamet kopunca -yanlış bir işlem çünkü- tekrar o vatandaşlara tebliğ ile ihalelerin devam ettiğini bildirmişti. Çünkü parası yok, pulu yok. Peki biz ne yaptık? Biz, tam 1,6 milyar Euro bu işlere kaynak bulduk. Ve bu zor ekonomik koşullarda bulduk. Zor ortamlarda bulduk. Onun için 10 metro hattını birden yönetmek, yapabilmek önemli bir kabiliyettir. Bakın; Pendik-Kaynarca-Tuzla hattı, bunun somut bir örneğidir. Hani diyorlar ya ‘biz’ yaptık. Doğru ihaleyi yaptılar. İhale var. 2 tane firma var. Ortada proje yok. Oturduk projeyi çalıştık. Ve 2020’nin ortalarına doğru projesi bitti. Bir de para bulduk. Kaynak bulduk. ‘Hadi işe başlıyoruz’ dedik ve başladık. Firmaları ikna ettik ve başladık. 2 etaba böldük, önce Kaynarca’ya, sonra Tuzla’ya. Ona göre kademeli fonlar ve kaynaklar bulmuştuk. Sonra malum, aşırı kur artışları yaşandı.