Ümraniye Belediyesi olarak, Meslek Edindirme Kurslarımız sayesinde insanların hayatında hangi değişikliklere öncülük ettiğimizi daha yakından görmek ve başka insanlara örnek teşkil etmesini sağlamak amacıyla birbirinden farklı, yetenekli, çalışkan ve azimli insanlarla röportaj yapmaya devam ediyoruz. Bu kez de küçük yaşlardan itibaren dikişe merakı olan, ancak erken yaşta evlenip, ev hanımlığıyla yoluna devam eden Erzurumlu 4 çocuk annesi 52 yaşındaki Ayten Akpınar’ın belediyemizin kadın giysileri dikimi kursuna giderek, evinin bir odasını nasıl dikiş atölyesine dönüştürdüğünü ve kendi ayakları üzerinde durmanın hayatına ne gibi etkisi olduğunu konuştuk.
1- Terziliğe olan merakınız çocukluk yıllarında mı başladı? Sizi bu konuda ilk keşfeden kim oldu?
Çocukluk dönemimde ilk olarak kız kardeşlerime kıyafet dikmeye başladım. Ancak bu konuda ilerlememde babamın terzi olmasının da etkisi olmuş olabilir. Evde bulunan eski kumaş parçalarını bulur, dikerdim. Gazeteleri keserdim, elbiselerin üzerine uygulardım. Meğer aslında kalıp çıkartıyormuşum. Eskiden beri her türlü kumaş parçasını değerlendiririm, şimdi de eski kumaş parçalarını çöpe atmam, onlardan her türlü elbise, gömlek ve tişört yaparım. Çocukken annemin dikiş makinesinin ufak bir aparatını kırdım diye günlerce ağladığımı hatırlıyorum. 12 yaşında da kursa gittiğimde, hocanın verdiği pijamayı hemen dikmeye başlayınca, sınıfta kimse bana inanmamış, herkes annemin diktiğini zannetmişti. Sınıfta arkadaşlarımın içinde dikiş dikince herkes hem çok şaşırmış, hem de çok utanmıştı.
2- Her şeyin endüstrileştiği, kimsenin dikişle pek iç içe olmadığı bu zamanlarda siz hem sanat hem de iş yapıyorsunuz. Böylesi emek isteyen bir işi hala yaşatıyor olmanız size nasıl hissettiriyor? Mutlu musunuz?
Dört arkadaşımla (4 adet dikiş makinesini kastediyor) bu işi yapıyor olmaktan dolayı çok mutluyum. Hepsini büyük zorluklarla aldım. Onlar benim her şeyim. Kimseden beş kuruş bile almadan makinelerimi aldım. İş yaptıkça, para kazandıkça tek tek dikiş makinelerimi de almaya başladım. İşimi severek yaptığım için, dikiş diktiğim esnada sıkıntılarımı unutuyorum. Ayrıca, diktiğim kıyafetleri düğünde, kınada birçok kişinin üstünde aynı anda görünce çok seviniyorum. Çünkü hepsi kendi el emeğim olan ürünler.
3- Evinizin bir odasını atölyeye çevirme fikri nasıl oluştu? Ailenizin bu duruma tepkisi ne oldu?
Dikiş dikmeyi çok istiyordum. Her yer malzemelerimle dolunca, ailem de bu işe ne kadar istekli olduğumu bizzat görmüş oldu. Evime sığmayan malzemelerimin hepsinin bir yere toplanması benim için iyi oldu. Geçenlerde oğlum bana üşüdüğünü söylemiş, benden kalın bir şey dikmemi istemişti. Ben de hemen ona daha önce diktiğim sweatshirtü verdim. Çok hoşuna gitti. Tüm bu işleri yaparken de çocuklarımı asla ihmal etmedim. Hepsine de en güzel kıyafetleri diktim, ailemin, akrabalarımın dışarıdan tekstil ürünü almalarının önünü kestim.
4- Diktiğiniz kıyafetlerle ev ekonomisine katkıda bulunuyor musunuz? Ev hanımlarına bu konuyla ilgili ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Çocuklarımı evlendirirken bütün çeyizlerini ben yaptım. Bugün diktirmeye kalksam maliyeti çok daha yüksek olurdu. Hepsine dört dörtlük çeyiz yaptım. Tüm çocuklarıma birbirinden farklı kıyafetler diktim. Hem de çok az bir maliyetle. Ayrıca İstanbul’a ilk geldiğimizde bizim hiçbir şeyimiz yoktu. Şimdi çok şükür oturduğum bir evim var. Eve katkım oluyor ki mutlu oluyorlar. Çünkü onların da bu sayede cebinden para çıkmamış oluyor. Ev hanımlarına da bu konuyla ilgili şunları söyleyebilirim; zamanlarını boşa harcamadan belediyemizin kurslarına giderek, elişi yapmayı öğrensinler. Kadınlar, dikiş dikmenin güzel bir duygu olduğunun farkına varsalar, bir daha dikiş makinesinin başından ayrılmazlar. Herhangi bir doktora, psikiyatriste de gitmeye gerek kalmaz. Çünkü bu işi yapmak insana çok iyi bir terapi oluyor. Onlara da iyi gelecektir. Böylelikle hastaneden kurtulurlar.
5- Hedefinize ulaştınız mı? Gelecekte yapmak istedikleriniz neler?
Hedefime aslında ulaşmadım. Çünkü benim hedefim daha yüksekti. Ama bu mütevazı atölyemle de çok mutluyum. Sadece kendime kurduğum bu dünyamda beni rahat bıraksınlar bana yeter. Çünkü artık yaşım da geçti. Genç olsam, okumak isterdim. Ama nasip olmadı. Buna da razıyım.
6- Sizce bir kadının ayakları üzerinde durması neden bu kadar önemli?
Bir kadın önce kendisi, sonra da çocukları için ayakları üzerinde durmalı. Hiç kimseye muhtaç olmadan, iyi yaşamak bizim elimizde. Bunun için sağlığımıza da dikkat ederek, kendi paramızı kazanmamız gerekiyor. Yaptığımız işi de severek ve isteyerek yapmalıyız. Elinde severek yaptığın bir iş varsa, sen zaten bir numarasın. Sen artık; kendini, çocuklarını ve hayatını kurtarmış birisin. Bir kadın; ev ekonomisine katkıda bulunuyorsa, başardığına şahit oluyorsa daha mutludur. Kadın mutluysa, ailesindeki herkes mutludur.
7- Meslek Edindirme Kursları sizce önemli mi? Bu kurslarla alakalı çalışmaları nasıl buluyorsunuz?
Kurslar, elbette çok önemli. Bilmediğimiz çoğu şeyi kurslarda öğrenmek ve bu sayede de sosyalleşmek insanı mutlu ediyor. Kurs ortamının güzel olmasından dolayı her gün gidebilsem bu kurslara giderdim. Hocalarımızın hepsi de birbirinden değerli. Diktiğim kıyafetlerim, belge ile daha da bir anlamlı oluyor. Çünkü o işin ehli olduğumu belgelerimle kanıtlıyorum. Bugün bu oda da bir şeyler yapabiliyorsam, kıyafetler dikebiliyorsam tüm bunları Ümraniye Belediyesi’nin açtığı kurslar sayesinde yapabiliyorum. Düzenli olarak kurslara gittim ve bilmediğim birçok şeyi hocalarımdan öğrendim. Ayrıca dikiş kursunun yanı sıra; çeyiz, el nakışı, mefruşat, kırkyama ve takı tasarımı gibi birçok kursa da gittim. Tüm bu kursları açarak, biz kadınlara destek olan Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım’a teşekkür ederim.