“Sağlık sistemi çökmek üzere” başlıklı yazısında “Sevgili okurlar. Durum çok ciddi. Yalvarırım biraz özen. Biraz tedbir.” diye uyaran Altaylı, doktorların vaka sayısı konusunda yaptıkları uyarıları şu şekilde aktardı:
Corona ile mücadelede ilk günden beri ön cephede savaşan tanıdık bir doktor aradı dün.
“Bakan’ın açıklamalarını 6 ile çarpmışsın” dedi.
“Mehmet Ceyhan hocamızın verdiği oranlardan yola çıkarak istatistiki bir sonuç elde etmeye çalıştım. Hata mı yapmışım?” diye sordum.
“Yapmışsın elbette. Bana sorarsan 6 ile değil 10 ile çarpman lazımdı” dedi.
“Dalga mı geçiyorsun benimle” dedim.
“Hayır çok ciddiyim” dedi.
Üstelik bu kez tek merkezli değil, daha yaygın bir artış olduğunu söyledi.
“Pek çok ilden çok yüksek sayılar duyuyoruz.”
Kısa süre sonra çok güvendiğim bir dostumdan bir mesaj geldi.
O da önemli bir hastanedeki başhekim dostundan aldığı güvenilir bilgiyi aktardı.
“Günlük hasta sayısı 8-9 bin civarı. “
Bu bilgiler gelince asabım bozuldu.
Çok güvendiğim bir hekimi aradım.
İşin tam göbeğinde olun birini.
Aldığım bilgileri aktardım.
“Bak Fatih’cim ben doktorum, matematikçi değil. Benim işim sayılarla değil insanlarla. Bu yüzden sayı falan bilmem. Veremem de. Çünkü vereceğim her sayı tahmini olur. Tüm verilere hakim değilim. Ama bildiğimi seninle paylaşırım.”
“Bildiğin ne?” diye sordum doğal olarak.
“Bildiğim şudur. Nisan, Mayıs ve Haziran baskılarını çok rahat atlatan sağlık sistemimiz zorlanmaya başladı. Daha açık söylemek gerekirse şu anda sağlık sisteminin çökmesine ramak kaldı. Git dolaş bakalım hangi hastanede kaç yatak kaldı, kim hasta kabul edebiliyor bir bak.”
Derin bir nefes aldı.
“Ve daha bayram etkisini görmedik. Halkımız bu sorumsuzlukla davranmaya devam ederse 15 gün sonra İtalya’da, İspanya’da, Fransa’da gördüğümüz tablolarla karşılaşmaya başlarız.”
“Ölü sayılarında mı?”
“Kaç kaybımız olur bilemem. Ama hastane bahçelerinde yatanlar, yollarda devrilenler, evlerde ölüp birkaç gün sonra ulaşılabilenler. Bu olasılık giderek güçleniyor. Şaka değil. İran gibi oluruz. Bak ben ve arkadaşlarım 5 aydır gece gündüz demeden çalışıyoruz. Bir tek hayat kurtarmak için kendimizi riske atıyoruz. Buna karşılık tek beklentimiz halkın da bir maske takması, birbirine çok yaklaşmaması. Bunu bile yapmayan bir millete biz ne yapalım.”